
Atardamarlar (arterler), kanı kalpten vücut organlarına taşıyan damarlardır. Bu damarların hastalanması, organlara yeterli kan ve oksijen ulaşamamasına neden olarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Atardamar hastalıkları başlığı altında en sık görülen beş arter hastalığı ele alınacaktır: damar sertliği (ateroskleroz), atardamar tıkanıklığı, anevrizma (damar baloncuğu), periferik arter hastalığı ve karotis arter hastalığı (şah damarı hastalığı). Her bir hastalığın ne olduğu, belirtileri, kimlerde sık görüldüğü, teşhis yöntemleri ve tedavi seçenekleri, hastaların kolayca anlayabileceği sade bir dilde açıklanmıştır. Böylece “atardamar tıkanıklığı”, “damar sertliği” gibi kavramlar daha anlaşılır hale gelecek ve sağlık bilincinin artmasına katkı sağlanacaktır.
Damar Sertliği (Ateroskleroz)
Damar sertliği, atardamarların duvarlarında kolesterol ve kalsiyum içerikli plaklar birikmesi sonucunda damarların esnekliğini kaybedip sertleşmesidir. Bu durum damarların iç çapını daraltır ve kan akışını azaltır. Damar sertliği (ateroskleroz) genellikle yıllar içinde yavaş yavaş gelişir ve vücuttaki tüm atardamarları etkileyebilir. En sık kalbi besleyen koroner arterlerde ortaya çıkarak kalp krizi riskini artırır. Ayrıca felç (inme) ve periferik arter hastalığı gibi ciddi sorunlara yol açabilen, toplumda çok yaygın görülen bir damar hastalığıdır. Özellikle ileri yaşlarda, erkeklerde ve yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet, sigara kullanımı gibi risk faktörleri olan kişilerde daha sık görülür.
Belirtiler
Damar sertliği genellikle belirti vermez, ancak neden olduğu organ hasarına göre şikâyetler ortaya çıkabilir. Başlıca belirtiler şunlardır:
- Göğüs ağrısı (anjina): Eforla gelen ve dinlenince geçen göğüs orta kısmında yanma veya baskı tarzında ağrı (kalp damarlarının etkilenmesi durumunda). İleri dönemde, istirahat halinde bile göğüs ağrısı olması veya doğrudan kalp krizi gelişmesi mümkündür.
- Bacak ağrısı: Yürürken baldır kaslarında kramp şeklinde ağrı ve yorulma (bacak atardamarları etkilenirse, periferik arter hastalığı belirtisi olarak). Dinlenmekle bu ağrı geçer, ancak damar daralması ilerlerse daha kısa mesafede ağrı ortaya çıkar.
- İnme belirtileri: Beyin atardamarlarında ciddi daralma varsa geçici iskemik atak veya inme bulguları görülebilir. Örneğin, vücudun bir tarafında uyuşma veya güç kaybı, konuşma bozukluğu ya da görme kaybı gibi nörolojik belirtiler ortaya çıkabilir.
- Birçok vakada damar sertliği uzun süre fark edilecek bir belirti vermeyebilir. Hatta bazen ilk belirti doğrudan kalp krizi veya inme gibi ciddi bir tablo olabilir.
Teşhis
Damar sertliğini teşhis etmek için fizik muayene yapılır ve bazı testler istenebilir:
- Kan testleri: Kolesterol, trigliserit, kan şekeri gibi değerlerin ölçülmesi (aterosklerozun önemli risk faktörlerini değerlendirmek için).
- Kalp testleri: Kalp damarlarının etkilenme derecesini anlamak için EKG (elektrokardiyografi), efor testi veya kalp ultrasonu (EKO) gibi tetkikler yapılabilir.
- Görüntüleme: Atardamarların durumunu görmek için Renkli Doppler ultrason kullanılabilir. Kesin tanı amacıyla gerekirse anjiyografi (damar içine kontrast madde verilerek damarların görüntülenmesi) yapılır; örneğin, koroner arterlerdeki darlıkları saptamak için koroner anjiyografi uygulanabilir.
Tedavi
- Yaşam tarzı değişiklikleri: Tütün ürünleri kullanımının bırakılması, sağlıklı (düşük yağ ve kolesterol içerikli) beslenme, ideal kiloya ulaşma ve düzenli egzersiz yapılması temel adımlardır. Bu değişiklikler, damar sertliğinin ilerlemesini yavaşlatabilir.
- İlaç tedavisi: Yüksek kolesterolü ve tansiyonu kontrol altına almak için doktor gerekli görürse kolesterol düşürücü statin ilaçları, tansiyon düşürücüler, diyabet ilaçları veya kan sulandırıcılar reçete edebilir. Bu ilaçlar plak birikimini azaltmaya ve olası atardamar tıkanıklığı riskini düşürmeye yardımcı olur.
- Anjiyoplasti ve stent: İlerlemiş damar daralmalarında, girişimsel yöntemlerle damarın açılması gerekebilir. Anjiyografi sırasında ince bir kateterle tıkalı bölgeye ulaşılarak balon anjiyoplasti yapılabilir ve gerekirse stent (küçük metal kafes) yerleştirilerek daralan atardamar genişletilir. Bu yöntem kalp damarlarında (ör. koroner stent) veya bacak damarlarında tıkanıklığı açmak için sıkça kullanılır.
- Cerrahi tedavi (bypass): Bazı yaygın ve ileri derecede tıkayıcı damar hastalıklarında cerrahi bypass ameliyatı gerekebilir. Bu yöntemde tıkalı arterin ilerisine, vücudun başka bir bölgesinden alınan sağlıklı bir damar (veya sentetik greft) ile alternatif bir yol oluşturulur. Bypass sayesinde kan, tıkalı kısmın ötesine yönlendirilerek organın beslenmesi düzeltilir.
Atardamar Tıkanıklığı (Arteriyel Tıkanma)
Atardamar tıkanıklığı, bir atardamarın pıhtı veya aterosklerotik plak nedeniyle kısmen ya da tamamen tıkanarak kan akışının durması durumudur. Bu tıkanma sonucunda damarın beslediği dokulara yeterli oksijen ulaşamaz ve iskemi (kanlanma azlığı) gelişir. Atardamar tıkanıklıkları genellikle damar sertliği zemininde, daralmış damarın içindeki plak üzerinde pıhtı oluşmasıyla meydana gelir veya damar içinde oluşan bir pıhtının ilgili arterlere aniden taşınması (emboli atması) ile ortaya çıkabilir. Vücuttaki herhangi bir atardamarda görülebilmekle birlikte, klinikte en çok kalp (koroner arterler), bacak ve boyun (karotis) atardamarlarındaki tıkanmalar önem taşır. Ciddi atardamar tıkanmaları, kalp krizi, inme (felç) veya uzuv kaybı gibi hayati komplikasyonlara yol açabilen acil durumlardır.

Belirtiler
Tıkanan damarın yerine göre belirtiler değişir. Başlıca belirtiler şunlardır:
- Kalp atardamarının tıkanması (koroner arter tıkanıklığı): Şiddetli göğüs ağrısı, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, terleme, bulantı gibi kalp krizi belirtileri görülür. Bu tabloya genellikle koroner arterlerde bir plak üzerine pıhtı oturması neden olur ve acil tedavi gerektirir.
- Bacak atardamarının ani tıkanması: Etkilenen bacakta aniden başlayan şiddetli ağrı, soğukluk, solukluk ve güç kaybı ortaya çıkar; ayak veya bacakta nabızlar alınamaz. Tedavi gecikirse dokularda geri dönüşümsüz hasar gelişebilir ve kangren riski doğar. Bu durum genellikle bacak arterine bir emboli atmasıyla (kalpten pıhtı gitmesi) oluşur ve akut uzuv iskemisi olarak adlandırılır.
(Not: Beyin atardamarlarının aniden tıkanması durumunda inme belirtileri gelişir; bu belirtiler “Karotis arter hastalığı” bölümünde ayrıntılı açıklanmıştır.)
Teşhis
Atardamar tıkanıklığı şüphesi varsa, öncelikle ilgili bölgede kan dolaşımı değerlendirilir:
- Fizik muayene: Tıkalı olabilecek damar bölgesinde (örneğin bacaklarda veya ayaklarda) nabızların zayıflaması veya kaybolması önemli bir bulgudur. Ayrıca etkilenen uzuvda cilt soğuk ve soluk olabilir. Kalp krizi durumunda, kalpte üfürüm veya ritim bozukluğu saptanabilir.
- Görüntüleme testleri: Damarın durumu Doppler ultrason ile incelenerek kan akımının yavaşladığı veya durduğu bölgeler saptanabilir. Kesin tanı için anjiyografi yapılır; bu işlemde ilgili atardamara kontrast madde verilerek tıkanıklığın yeri ve boyutu net olarak görüntülenir. Kalp damar tıkanıklığında koroner anjiyografi, bacak damar tıkanıklığında periferik anjiyografi uygulanabilir.
- Diğer tetkikler: Kalp krizi tanısında EKG ve kanda kalp enzimi (troponin gibi) ölçümleri yapılır. Bacak veya diğer bölge tıkanıklıklarında ise gerektiğinde manyetik rezonans anjiyografi (MRA) veya bilgisayarlı tomografi anjiyografi gibi ileri görüntüleme yöntemleri kullanılabilir.
Tedavi
Acil tedavi: Atardamar tıkanıklığı akut geliştiğinde (örneğin ani bir kalp krizi ya da bacak damarı tıkanması durumunda), mümkün olan en kısa sürede tıkalı damarın açılması gerekir. Bu amaçla, hastane koşullarında pıhtı eritici ilaçlar (trombolitik tedavi) damar yoluyla verilebilir veya kateter yardımıyla tıkalı damara ulaşılarak pıhtı çıkarılabilir (embolektomi). Kalp damar tıkanıklıklarında en yaygın acil tedavi, anjiyografi esnasında yapılan balon anjiyoplasti ve stent uygulamasıdır. Bu sayede dakikalar içinde kalp damarındaki tıkanma açılarak kalp kasının hasar görmesi engellenebilir.
Uzun vadeli tedavi: Atardamar tıkanıklığı geçiren bir hastada, tekrarını önlemek için altta yatan risk faktörlerinin kontrol altına alınması şarttır. Bu kapsamda kolesterol düşürücü, tansiyon ve diyabet düzenleyici tedaviler uygulanır; ayrıca yeni pıhtı oluşumunu önlemek için kan sulandırıcı (antikoagülan) ilaçlar reçete edilir. Hastalığın yaygınlığına ve tıkanan damarın durumuna göre, gerekli görülen durumlarda bypass ameliyatı gibi cerrahi girişimler de planlanabilir (örneğin, bacak atardamarı tamamen tıkalıysa, tıkalı segmenti bypass etmek için sağlıklı bir damar ile köprüleme yapılması gibi).
Periferik Arter Hastalığı (Bacak Atardamar Hastalığı)
Periferik arter hastalığı, kalp dışındaki atardamarlarda – özellikle bacakları besleyen atardamarlarda – daralma veya tıkanma olması sonucu ortaya çıkan bir dolaşım bozukluğudur. En sık nedeni, damar duvarlarında yağ plaklarının birikmesiyle oluşan damar sertliğidir (ateroskleroz). Bu nedenle periferik arter hastalığı genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar ve sigara kullanımı, diyabet (şeker hastalığı), yüksek kolesterol ve yüksek tansiyon gibi risk faktörlerine sahip kişilerde daha yaygındır. Bacak atardamarları daraldığında, kaslar yeterince kanlanamaz ve özellikle yürüyüş sırasında ağrı, kramp gibi belirtiler başlar. Hastalık ilerledikçe bacaklarda ciddi dolaşım sorunları (iyileşmeyen yaralar, doku ölümleri vb.) gelişebilir.

Belirtiler
Periferik arter hastalığı belirtileri yavaş yavaş ortaya çıkar ve damar tıkanıklığının derecesine göre şiddetlenir:
- Bacak ağrısı (klaudikasyo): Yürümekle ortaya çıkan ve dinlenince geçen baldır ağrısı veya kramp şeklinde ağrı en sık görülen belirtidir. Hasta dinlendikten sonra ağrı geçer, ancak daralma ilerlerse daha kısa mesafelerde ağrı ortaya çıkmaya başlayabilir.
- İstirahat ağrısı: Hastalığın ileri evrelerinde, kişi hareketsizken bile (özellikle gece yatarken) ayaklarda veya bacaklarda ağrı hissedebilir. Bu durum, atardamar tıkanıklığının kritik seviyeye ulaştığını gösterir.
- Soğukluk ve renk değişikliği: Bacaklarda ve ayaklarda sürekli üşüme hissi, soğukluk ve cilt renginde solukluk veya morarma görülebilir. Ayak bileği ve ayak üstü atardamar nabızları zayıflayabilir veya hissedilemeyebilir.
- Deri ve tırnak değişiklikleri: Cilt dokusu incelir, bacaklardaki kıllar dökülebilir ve ayak tırnakları kalınlaşarak sağlıksız bir görünüm alabilir.
- Yaralar ve kangren: Ayaklarda oluşan küçük yaralar geç iyileşir veya hiç iyileşmez. İleri aşamada, kan akımının çok yetersiz kaldığı durumlarda bu yaralar derinleşerek ülser haline gelebilir veya ilgili bölgede kangren (doku ölümü) gelişebilir.
Teşhis
Periferik arter hastalığının tanısında aşağıdaki yöntemler kullanılır:
- Fizik muayene: Bacaklardaki nabızları (ör. kasık, diz arkası, ayak bileği nabızları) kontrol eder. Zayıf veya alınamayan nabız, ilgili arterde daralma olabileceğini gösterir. Ayrıca bacaklardaki cilt rengi ve ısı değişiklikleri değerlendirilir.
- Ayak bileği-kol indeksi (ABI): Özel bir cihazla ayak bileğindeki kan basıncı, koldaki kan basıncı ile karşılaştırılır. Normalde birbirine yakın olan bu değer, bacak damarlarında daralma varsa ayak bileğinde daha düşük çıkar. Bu basit test, periferik arter hastalığını saptamada yararlıdır.
- Doppler ultrason: Damar ultrasonu ile bacak atardamarlarındaki kan akışı görüntülenir. Bu yöntem, damarların içinde kanın akış hızını ve tıkanma derecesini ölçerek darlığın yerini tespit eder. Renkli Doppler ultrason girişimsel olmayan, kolay bir tanı yöntemidir.
- Anjiyografik görüntüleme: Kesin tanı ve tedavi planlaması için anjiyografi yapılabilir. Manyetik rezonans anjiyografi (MRA) veya bilgisayarlı tomografi anjiyografi ile bacak damarları ayrıntılı olarak görüntülenir. Gerekirse klasik (kateter) anjiyografi ile de damarlar görüntülenerek tıkanıklığın kesin yeri ve boyutu belirlenir.
Tedavi
- Yaşam tarzı düzenlemesi: Periferik arter hastalığında sigarayı bırakmak en önemli adımdır. Ayrıca düzenli egzersiz (ör. yürüyüş programı) yapmak, sağlıklı ve düşük kalorili beslenmek, kilo kontrolü sağlamak hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Bu önlemler, damar sertliği sürecini de yavaşlatacağı için tüm damar sistemine faydalıdır.
- İlaç tedavisi: Doktor, kan dolaşımını iyileştirmek ve pıhtı oluşumunu engellemek için çeşitli ilaçlar reçete edebilir. Örneğin, kan akışını artırmaya yönelik damar genişletici ilaçlar, ağrıya yönelik ilaçlar veya kan sulandırıcılar (aspirin gibi) kullanılabilir. Ayrıca kolesterol ve tansiyon yüksekse bunlar için de ilaç tedavisi başlanır.
- Endovasküler tedaviler: Şikayetlerin çok arttığı veya damarın ciddi daraldığı durumlarda, anjiyoplasti ve stent gibi girişimsel tedaviler düşünülebilir. Bu yöntemde, anjiyografi sırasında daralan bölgeye balon kateteri ile müdahale edilip genişletilir ve ardından stent takılarak damarın açık kalması sağlanır. Bu işlem genellikle kasıktan girilerek yapılır ve hastanın kısa sürede normal hayatına dönmesine imkan tanır.
- Cerrahi tedavi (bypass): Atardamardaki tıkanıklık çok ileri ise veya uzun bir segmenti kaplıyorsa, bypass ameliyatı gerekebilir. Bu operasyonda, tıkalı bölgenin ilerisine vücudun başka bir yerinden alınan bir damar (genellikle bacak toplardamarı olan safen ven) veya yapay bir damar grefti ile yeni bir yol oluşturulur. Böylece kan, tıkalı kısmın etrafından yeniden yönlendirilir ve bacağın kan dolaşımı düzeltilir.
- Gelişen komplikasyonların tedavisi: İlerlemiş periferik arter hastalığında oluşan yaralar için yara bakımı ve ölü dokunun temizlenmesi (debridman) gerekebilir. Eğer gangren gelişmişse, enfeksiyonun yayılmasını önlemek için bazen parmak veya etkilenen bölümün amputasyonu (cerrahi olarak alınması) gündeme gelebilir. Bu, en son çare olup mümkün olduğunca korunmaya çalışılır; erken tanı ve tedavi ile çoğu zaman bu noktaya gelinmez.
Karotis Arter Hastalığı (Şah Damarı Hastalığı)
Karotis arter hastalığı, boynun her iki yanında bulunan şah damarlarında (karotis arterlerde) aterosklerotik plak birikimine bağlı daralma ve tıkanıklık oluşmasıdır. Karotis arterler beynin kan ihtiyacını karşıladığından, bu damarlardaki ciddi darlık veya tıkanma beyne giden kan akımını azaltarak inme (felç) riskine yol açar. En sık sebep damar sertliğidir; yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, sigara kullanımı, diyabet ve ileri yaş gibi risk faktörleri hastalığın gelişiminde rol oynar ve bu riskler arttıkça karotis arter hastalığı görülme olasılığı yükselir. Karotis damar darlığı genellikle yavaş ilerler ve başlangıçta belirti vermeyebilir. Ancak daralma kritik düzeye ulaştığında veya ilgili damarda pıhtı oluşup beynin bir bölgesine atıldığında klinik belirtiler ortaya çıkar.

Belirtiler
Karotis arter hastalığında görülen belirtiler, beyindeki kan dolaşımının geçici veya kalıcı bozulmasından kaynaklanır. Yaygın belirtiler şöyledir:
- Vücudun bir tarafındaki yüz, kol veya bacakta ani uyuşma, karıncalanma veya güçsüzlük (genellikle inme veya geçici iskemik atak belirtisi).
- Konuşma bozukluğu veya konuşulanları anlamada zorluk (tıbbi adıyla afazi).
- Görme kaybı: Tek gözde veya her iki gözde aniden gelişen geçici görme kaybı ya da bulanık görme atağı.
- Baş ağrısı ve baş dönmesi: Ani, şiddetli baş ağrısı; açıklanamayan baş dönmesi ve denge kaybı. Bu belirtiler bazen hastalar tarafından hafife alınabilir ancak inme habercisi olabilir.
(Not: Karotis damar darlığı hafifse herhangi bir belirti vermeyebilir. Belirtiler genelde kısa süreli beyin dolaşım bozuklukları (geçici iskemik ataklar) veya felç durumu oluştuğunda fark edilir.)
Teşhis
- Fizik muayene: Şah damarlarını stetoskopla dinleyerek üfürüm denilen anormal sesleri araştırılır. Karotis damarında daralma varsa, kan akışındaki türbülansa bağlı olarak boyunda üfürüm sesi duyulabilir.
- Doppler Ultrason (Karotis Ultrasonu): Karotis arter hastalığını saptamada ilk tercih edilen tetkiktir. Ultrason ile damar içindeki plaklar görüntülenir ve daralmanın yüzdesi ölçülür. Bu yöntem non-invazivdir (girişim gerektirmez) ve hastaya herhangi bir rahatsızlık vermez.
- Manyetik Rezonans Anjiyografi (MRA) / Bilgisayarlı Tomografi Anjiyografi (BTA): Boyun damarlarının detaylı haritalanması için MRA veya BTA kullanılabilir. Bu görüntüleme teknikleri, damardaki daralmanın yerini ve ciddiyetini üç boyutlu olarak gösterir ve beyin dokusunun kanlanmasını değerlendirir.
- Klasik anjiyografi: Kesin tanı ve tedavi planlaması amacıyla kasıktaki atardamardan girilerek kateter anjiyografisi yapılabilir. Bu invaziv yöntemde, karotis damarın içerisine kontrast madde verilerek ayrıntılı görüntü elde edilir. Anjiyografi sırasında gerekirse eş zamanlı olarak dar bölgeye stent yerleştirilmesi gibi tedavi de uygulanabilir.
Tedavi
- Tıbbi (konservatif) tedavi: Karotis arter darlığı hafif veya orta derecedeyse ve belirti vermiyorsa, öncelikle ilaç tedavisi ve risk faktörlerinin kontrolü tercih edilir. Kolesterol düşürücü statinler, tansiyon ve diyabet ilaçları kullanılarak damar sertliği süreci yavaşlatılır. Kan sulandırıcı ilaçlar (ör. aspirin) ile damarda pıhtı oluşumu önlenmeye çalışılır. Bu şekilde inme riski azaltılmaya çalışılır.
- Cerrahi tedavi – Karotis endarterektomi: Şah damarı tıkanıklığının klasik cerrahi tedavisi endarterektomi ameliyatıdır. Bu ameliyatta, boyundaki daralmış karotis arter açılır ve damar iç yüzeyine yapışmış olan plak cerrahi olarak çıkarılır. İşlem genellikle lokal veya genel anestezi altında yapılır ve plak temizlendikten sonra damar duvarı onarılarak kapatılır. Karotis endarterektomi, uygun hastalarda inme riskini belirgin şekilde azaltan etkili bir yöntemdir.
- Endovasküler tedavi – Stentleme: Bazı hastalarda cerrahi yerine karotis stenti takılması seçeneği vardır. Bu yöntemde kasıktan girilerek kateter yardımıyla daralmış bölgeye ulaşılır ve stent adı verilen metal bir tüpçük dar segment içine yerleştirilir. Stent, damar duvarını içeriden destekleyerek damarı genişletir ve kan akımını düzeltir. Endovasküler stentleme, sadece uygun vakalarda önerilir ve genel durumu ameliyata uygun olmayan hastalar için önerilir.
- Takip ve yaşam tarzı: Karotis arter hastalığı olan herkes için risk faktörlerini kontrol altına almak çok önemlidir. Sigaranın bırakılması, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, tansiyon ve kan yağlarının ideal aralığa çekilmesi hem mevcut daralmanın ilerlemesini yavaşlatır hem de yeni damar sorunlarının oluşma riskini azaltır. Ameliyat veya stent sonrasında da hastalar düzenli aralıklarla kontrole çağrılarak gerek ultrason ile gerek muayene ile takip edilir.
(Not: Hangi tedavi yönteminin seçileceği, darlığın derecesine, hastanın genel sağlık durumuna ve cerrahi riskine göre belirlenir. Gerek cerrahi gerek stent uygulaması, deneyimli merkezlerde yapıldığında inme riskini belirgin ölçüde azaltır ve benzer başarı sağlayabilir.)
Anevrizma (Damar Baloncuğu)
Anevrizma, bir atardamar duvarının zayıflaması sonucunda o bölgede balon gibi dilatasyon (genişleme) oluşması durumudur. Bu nedenle halk arasında damar baloncuğu olarak da bilinir. Anevrizmalar vücudun herhangi bir atardamarında ortaya çıkabilse de en sık vücudun en büyük atardamarı olan aort damarı üzerinde (özellikle karın aortasında) veya beyin atardamarlarında görülür. Zayıflayan damar duvarı zamanla daha da genişler ve anevrizma büyüdükçe yırtılma riski artar; anevrizmanın yırtılması durumunda kontrolsüz iç kanama meydana gelir ve acil müdahale gerektiren, hayati tehlike oluşturan bir tablo ortaya çıkar. Anevrizma gelişiminde yüksek tansiyon, damar sertliği, sigara kullanımı, genetik yatkınlık, damar duvarını zayıflatan bağ dokusu hastalıkları ve travmalar rol oynayabilir. Özellikle erkeklerde ve 65 yaş üstü bireylerde karın aort anevrizması daha sık görülür.
Belirtiler
Anevrizmanın belirtileri, bulunduğu damara ve boyutuna göre değişir:
- Belirti vermeme: Küçük boyutlu anevrizmalar genellikle belirti göstermez. Örneğin küçük bir karın aort anevrizması, başka bir nedenle yapılan ultrasonda tesadüfen saptanabilir ve hasta farkında olmayabilir.
- Beyin anevrizması belirtileri: Beyindeki bir anevrizma büyüyüp çevre dokulara baskı yaparsa baş ağrısı, görme bozuklukları (ör. çift görme) veya göz kapağında düşme gibi bulgular verebilir. Beyin anevrizması kanadığında (rüptür) ise ani ve şiddetli bir baş ağrısı (hastaların tarif ettiği şekliyle “hayatımın en şiddetli baş ağrısı”), bulantı, kusma, ense sertliği, ışığa hassasiyet, bilinç kaybı ve felç gelişebilir. Bu tablo, beyin zarları altında kanama (subaraknoid kanama) belirtileridir ve acil tıbbi müdahale gerektirir.
- Karın aort anevrizması belirtileri: Karın içinde gelişen anevrizmalar genellikle büyüyene kadar belirti vermez. Büyük bir karın anevrizması, karında atım yapan (nabız gibi atan) bir kitle hissi, karın veya bel bölgesinde süreğen ağrı şeklinde belirti verebilir. Anevrizma yırtılırsa, aniden şiddetli karın ve bel ağrısı, tansiyon düşüklüğü, bayılma gibi şok belirtileri ortaya çıkar; bu durum ölümcül olabileceğinden acil cerrahi girişim gerektirir.
Teşhis
- Görüntüleme yöntemleri: Anevrizmalar çoğunlukla görüntüleme tetkikleri ile teşhis edilir. Birçok anevrizma, başka bir nedenle yapılan incelemeler sırasında tesadüfen tespit edilir. Özellikle ultrasonografi, karın aort anevrizmalarının tarama ve takibinde yaygın kullanılan, hızlı ve girişimsel olmayan bir yöntemdir; ultrasonda anevrizmanın çapı ölçülerek büyüyüp büyümediği izlenir.
- Bilgisayarlı Tomografi (BT) / Manyetik Rezonans (MR): Anevrizmanın yerini ve boyutunu detaylı değerlendirmek için BT veya MR görüntülemeden yararlanılır. Özellikle beyin anevrizmalarında BT anjiyografi veya MR anjiyografi ile beyin damarları görüntülenerek balonlaşmanın varlığı saptanır. Bu yöntemler, anevrizmanın çevre yapılarla ilişkisini ve olası yırtılma bulgularını da gösterir.
- Klasik anjiyografi: Gerek aort gerek beyin anevrizmalarında, kateter anjiyografisi tanı ve tedavi planlamasında altın değerinde bilgiler sunar. Kasık atardamarından girilerek ilgili damara kontrast madde verilir ve anevrizmanın tam olarak yeri, şekli ve diğer damarlara etkisi görülebilir. Beyin anevrizmalarında, beyin omurilik sıvısında kan aranması için lomber ponksiyon (belden sıvı alma) da, özellikle kanama şüphesi durumunda kullanılabilen bir tanı yöntemidir.
Tedavi
Anevrizma tedavisi, anevrizmanın büyüklüğüne, yerine ve olası yırtılma riskine göre planlanır. Küçük çaplı ve belirti vermeyen anevrizmalar için doktor genellikle düzenli takip önerir; belli aralıklarla yapılan görüntüleme ile anevrizmanın büyüme hızına bakılır. Risk faktörlerinin kontrolü (tansiyonun düşürülmesi, sigaranın bırakılması vs.) de büyümenin yavaşlamasına yardımcı olabilir.
- Açık cerrahi tedavi: Büyük veya yırtılma riski yüksek anevrizmalarda açık ameliyat tercih edilebilir. Örneğin, karın aort anevrizmasında karın bölgesi açılarak anevrizma kesesi çıkarılır ve yerine sentetik bir damar grefti yerleştirilir. Böylece zayıflamış damar bölgesi sağlam bir greft ile değiştirilmiş olur. Açık cerrahi, özellikle genç ve genel durumu iyi hastalarda uzun vadeli kalıcı çözüm sağlayabilen bir yöntemdir.
- Endovasküler (kapalı) tedavi: Günümüzde birçok anevrizma, cerrahi kesi yapmadan, damar içinden girilerek de tedavi edilebilmektedir. Bu yöntemde kasık atardamarından bir kateter ile ilerlenerek anevrizma bölgesine stent-greft yerleştirilir (EVAR denilen yöntem, özellikle aort anevrizmalarında yaygındır) veya beyin anevrizmalarında coil denilen ince platin teller anevrizma kesesi içine doldurulur. Endovasküler yöntemler, açık cerrahiye göre daha kısa hastanede kalış süresi ve daha hızlı bir iyileşme sağlar, komplikasyon riski genellikle daha düşüktür.
- Acil durum tedavisi: Yırtılmış anevrizma (ör. kanamış beyin anevrizması veya patlamış aort anevrizması) vakalarında acil tedavi şarttır. Hasta hızla stabilize edildikten sonra, anevrizmanın tekrar kanamaması için mümkün olan en kısa sürede cerrahi veya endovasküler yolla anevrizma kapatılır. Örneğin, beyin kanaması durumunda birkaç gün içinde anevrizmanın kliple kapatılması veya coil ile doldurulması gerekebilir. Erken müdahale, hayati riskin azaltılmasında kritiktir.
Sonuç

Özetle, atardamar hastalıkları – damar sertliği, atardamar tıkanıklıkları, periferik arter hastalığı, karotis arter hastalığı ve anevrizmalar – ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen ancak büyük ölçüde önlenebilir veya tedavi edilebilir durumlardır. Bu hastalıklardan korunmak için sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek esastır. Sigara kullanmamak, sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, vücut ağırlığını kontrol altında tutmak ve tansiyon ile kolesterol gibi risk faktörlerini yönetmek atardamarların sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Ailesinde damar hastalığı öyküsü olanlar veya diyabet gibi risk faktörlerine sahip kişilerin belirli aralıklarla doktor kontrolünden geçmesi, erken tanı konması açısından önemlidir.
Herhangi bir atardamar hastalığı belirtisi fark ederseniz (örneğin eforla gelen göğüs ya da bacak ağrısı, vücudun bir yanında güçsüzlük, konuşma bozukluğu, ani görme kaybı gibi şikayetler), vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurunuz. Unutmayın, bu yazı yalnızca bilgilendirme amaçlıdır; kesin tanı ve tedavi için doktor tavsiyesi gereklidir. Sağlıklı yaşam tarzı benimseyerek ve vücudunuzun uyarıcı belirtilerine kulak vererek atardamar tıkanıklığı ve benzeri damar hastalıklarından büyük ölçüde korunabilirsiniz. Böylece daha uzun, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürme şansınız artacaktır.
Damar Tıkanıklığı ve Periferik Hastalıklar - SSS
Dolaşım bozukluğu nasıl anlaşılır?
Bacaklarda ağrı, soğukluk, renk değişikliği, yürürken kramp tarzı ağrı (klaudikasyo) gibi şikayetler varsa, damar tıkanıklığı veya yetmezliği olabilir.
Periferik arter hastalığı (PAH) nedir?
Bacak, kol veya böbrek gibi kalp dışındaki atardamarlarda daralma veya tıkanma oluşmasıdır. En tipik belirtisi, yürürken baldırda kramp şeklinde başlayan ve dinlenince geçen ağrıdır (klaudikasyo). Erken tanı, uzuv kaybını önler.
Atar damar (arteriyel) bypass nedir?
Bypass ameliyatı, tıkanmış veya daralmış bir atardamar segmentini, vücuttan alınan bir damar ya da sentetik greft ile geçerek kan akımını yeniden sağlamaktır. En sık bacak atardamarlarında uygulanır.
Arteriyel bypass hangi durumlarda gereklidir?
- Bacakta yürürken oluşan ciddi ağrı (klaudikasyo)
- İleri damar tıkanıklığına bağlı istirahat ağrısı
- Doku kaybı, kangren veya iyileşmeyen yara
- Girişimsel işlemlerin (anjiyo, balon) yetersiz kaldığı durumlar
Bypass için hangi damarlar kullanılır?
- Safen ven: Bacağın iç tarafından alınır, en sık kullanılan doğal grefttir
- Kol damarları (bazilik, sefalik)
- Eğer uygun damar yoksa sentetik greftler (PTFE, Dacron) tercih edilebilir
Bypass ameliyatı açık cerrahi midir, riskli midir?
Evet, açık cerrahidir. Ancak deneyimli ellerde başarı oranı yüksektir. Riskler; kanama, enfeksiyon, greft tıkanması ve yara problemleridir. Sigara içmek ve kontrolsüz diyabet riski artırır.
Bypass sonrası ne kadar sürede iyileşirim?
Hastanede kalış süresi genellikle 3–7 gün arasındadır. Yara iyileşmesi 2–4 hafta sürebilir. Yürüme konforu birkaç haftada belirgin şekilde artar. Tam iyileşme süresi hastaya göre değişir.
Arteriyel bypass sonrası dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
- Düzenli kan sulandırıcı ilaç kullanımı
- Sigaranın kesin bırakılması
- Yara yerinin kontrolü ve pansuman takibi
- Damar ultrasonu veya doppler ile greft açıklığı takibi
- Kontrollü egzersiz programı
Dolaşımı artıran bitkisel ya da doğal takviyeler etkili midir?
Bazı bitkisel ürünler (ginkgo biloba, gotu kola, üzüm çekirdeği ekstresi gibi) sınırlı da olsa dolaşımı destekleyebilir. Ancak doktor önerisi olmadan kullanılması önerilmez, bazıları kan sulandırıcı ilaçlarla etkileşebilir.
Botoks nedir ve nasıl etki eder?
Botulinum toksini (botoks), sinir-kas iletimini geçici olarak engelleyerek kasların kasılmasını önleyen bir maddedir. Bu etki sayesinde hem estetik hem de medikal amaçlarla kullanılır.
Botoks uygulaması hangi durumlarda yapılır?
Botoks; kırışıklık tedavisi, aşırı terleme (hiperhidroz), migren, diş sıkma (bruksizm), boyun spazmları gibi birçok alanda kullanılır.
Terleme botoksu nedir?
Avuç içi, koltuk altı, ayak tabanı gibi aşırı terleyen bölgelere uygulanan botoks sayesinde ter bezleri geçici olarak bloke edilir. Etkisi 6-8 ay sürebilir.
Migren tedavisinde botoks nasıl çalışır?
Belirli kas gruplarına uygulanan botoks, sinir uçlarından ağrı iletimi yapan maddelerin salınımını azaltır. Kronik migren hastalarında atak sayısını ve şiddetini düşürebilir.
Botoks sonrası günlük yaşama ne zaman dönülür?
İşlem sonrasında kişi hemen normal hayatına dönebilir. Ancak 24 saat spor, masaj, sauna gibi aktivitelerden kaçınılmalıdır.
Botoks kalıcı mıdır?
Hayır. Botoksun etkisi geçicidir ve ortalama 4-6 ayda azalır. Düzenli uygulamalarla etki süresi uzayabilir.
Stres ve damar hastalıkları arasında ilişki var mı?
Evet. Kronik stres, damar daralmasına yol açabilen kortizol ve adrenalin düzeylerini artırır. Aynı zamanda uykusuzluk, kötü beslenme, sigara gibi ikincil zararlı davranışlara da neden olabilir. Stres yönetimi, tüm damar hastalıklarında destekleyici bir yaklaşımdır.
Periferik anjiyografi nasıl yapılır?
İnce plastik kateter, kasık veya bilekten atardamara ilerletilir; X-raya duyarlı kontrast madde verilerek damar yapısı görüntülenir. İşlem lokal anestezi altında ortalama 20-30 dakika sürer.
Balon anjiyoplasti nedir?
Tıkalı bölgeye yerleştirilen özel bir balon, kontrollü şekilde şişirilerek damarı genişletir. Çoğu hastada aynı seansta stent de yerleştirilir.
Periferik stent ne zaman gerekir?
Balonla yeterli açıklık sağlanamayan, elastik geri kapanma riski yüksek veya uzun lezyonlarda stent tercih edilir. Nitinol (esnek) stentler bacak damarlarında yaygındır.
Anjiyo sonrası nelere dikkat etmeliyim?
Kateter giriş yeri (kasık/bilek) 24 saat temiz ve kuru tutulmalıdır; ağır kaldırma ve egzersizden 3-5 gün kaçınılmalıdır. Kan sulandırıcı ve kolesterol ilaçlarını hekiminizin önerdiği şekilde kullanmak kritiktir.
Derin ven trombozu (DVT) anjiyo ile açılabilir mi?
Akut ilio-femoral DVT’de kateter lize (ilaçlı pıhtı eritme) veya mekanik trombektomi uygulanarak pıhtı temizlenebilir; ardından balon ve stent gerekebilir. Uygun hasta seçimi önemlidir.
Periferik anjiyo işleminin başlıca riskleri nelerdir?
Damar deliği bölgesinde kanama/hematom, kontrast nefropatisi, allerjik reaksiyon, nadiren damar yırtılması veya akut pıhtı oluşumu. Deneyimli ekip ve modern ekipman ile bu oranlar düşüktür.
Damar tıkanıklığı (arteriyel) tedavisinde kullanılan ilaçlar nelerdir?
- Atardamar tıkanıklıklarında kullanılan temel ilaç grupları:
- Kan sulandırıcılar (Aspirin, klopidogrel vb.)
- Kolesterol düşürücüler (statin grubu)
- Damar genişletici ajanlar (cilostazol gibi)
- Tansiyon ve diyabet ilaçları (eşlik eden hastalıklarda)
- Bu ilaçlar, damarın açılmasını değil, mevcut durumu stabilize etmeyi ve yeni olayları önlemeyi hedefler.
Damar tıkanıklığı riskini azaltmak için hangi gıdalardan kaçınmalıyım?
- Trans yağ içeren işlenmiş gıdalar
- Aşırı tuz ve rafine şeker
- Kızartmalar ve margarin
- Fast-food ve hazır soslar
- Aşırı kırmızı et ve sakatat tüketimi
EVAR/TEVAR nedir?
Endovasküler anevrizma onarımı (EVAR: karın; TEVAR: toraks anevrizması) tıkayıcı telkafes (stent-greft) sistemiyle damarın içten tamiridir. Açık cerrahiye göre daha az kan kaybı ve daha kısa iyileşme süresi sunar.
Kalıcı tünelli kateter nedir, ne amaçla kullanılır?
Kalıcı tünelli kateterler (örneğin Hickman, Permcath), uzun süreli damar yolu gereken hastalarda kullanılan, cilt altından geçen ve enfeksiyon riskini azaltan özel kateterlerdir. Genellikle hemodiyaliz, kemoterapi, uzun süreli antibiyotik tedavisi gibi durumlarda tercih edilir.
Port kateter nedir?
Port kateter, cilt altına tamamen gömülü küçük bir haznedir. Üzerine özel iğneyle girilerek ilaç verilir. Kemoterapi, ağır damar yolu erişimi gereken hastalarda kullanılır. Uzun süreli, konforlu ve kozmetik bir çözümdür.
Geçici kateter ile kalıcı kateter arasında ne fark vardır?
Geçici kateterler (ör. subklavyen, juguler, femoral) kısa süreli kullanılır ve genellikle cilt yüzeyindedir. Kalıcı kateterler ise tünellenmiş ve daha uzun süreli kullanım için enfeksiyon riskini azaltan özel yapıya sahiptir.
Port veya tünelli kateter takılması ağrılı mıdır?
Hayır. Genellikle lokal anestezi ve hafif sedasyon altında yapılır. İşlem sonrası hafif ağrı olabilir, ancak birkaç gün içinde geçer.
Kateter takıldıktan sonra nelere dikkat edilmelidir?
- Giriş bölgesi temiz ve kuru tutulmalıdır.
- Düzenli pansuman ve hekim kontrolü gereklidir.
- Port iğnesi takılı değilken banyo yapılabilir.
- Ateş, kızarıklık, akıntı gibi enfeksiyon belirtileri varsa hemen başvurulmalıdır.
Port veya tünelli kateter ne kadar süre kullanılabilir?
Uygun bakım ile port kateterler 2–5 yıl, tünelli kateterler ise aylarca hatta yıllarca kullanılabilir. Enfeksiyon, tıkanma veya mekanik sorun olmadığı sürece çıkarılması gerekmez.
Kontrast nefropatisi nedir, riskim var mı?
Kontrast madde böbrek fonksiyonlarını geçici olarak bozabilir. Diyabet, ileri yaş, yüksek kreatinin düzeyi veya dehidratasyon riski artırır; işlem öncesi-sonrası bol sıvı alımı ve gerekirse koruyucu serum tedavisiyle risk azaltılır.
Hangi damar tıkanıklıkları ameliyat gerektirir?
İlaçla ya da girişimsel yöntemlerle açılamayan, doku kaybı riski olan veya ciddi yürüme bozukluğu yapan damar tıkanıklıkları cerrahi olarak açılır.
Randevu nasıl alabilirim?
Sitemizdeki “Randevu Al” butonunu kullanarak WhatsApp üzerinden hızlıca ulaşabilir ya da iletişim formunu doldurabilirsiniz.