Varis

Toplardamarlar (venler), kirli kanı vücudumuzdan kalbe geri taşıyan damarlardır. Bu damarların içinde tek yönlü çalışan kapakçıklar bulunur. Kaslar hareket ettiğinde açılan kapakçıklar, gevşeme anında kapanarak kanın yerçekimine rağmen geri kaçmasını önler. Ancak toplardamar sistemini etkileyen hastalıklarda bu kapakçıklar zarar görebilir ve kanın geri kaçmasına, damarlarda birikmesine yol açar. Sonuç olarak bacaklarda yanma sızlama şeklinde ağrı, şişme, cilt renginde koyulaşma gibi değişiklikleri, damarlarda genişleyerek kıvrımlı bir şekil alma veya damar içi pıhtı oluşumu gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Toplardamar hastalıkları basit kozmetik problemlerden (kılcal varisler) hayatı tehdit eden durumlara (derin ven trombozu gibi) kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkar.

Varis ve Kılcal Damar Genişlemeleri

Varis; toplardamarların anormal genişleyip uzaması sonucu cilt altında belirgin hale gelen, mavimsi-yeşil renkli kıvrımlı damarlardır. Özellikle bacaklarda ortaya çıkar ve sıklıkla ağrı, ağırlık ve yanma hissine yol açar. Akşamları ayak bileklerinde şişme, gece krampları, kaşıntı ve huzursuzluk da varis belirtileri arasındadır. Daha ince kılcal damar genişlemeleri ise cilt üzerinde kırmızı-mor örümcek ağı görünümü oluşturur ve genellikle kozmetik kaygı sebebidir. Varis hastalığı oldukça yaygındır; toplumun kabaca üçte birinde varisli damarlar görülür. Varis oluşumunda toplardamar duvarındaki zayıflama ve kapakçık hasarı rol oynar.

Varis için risk faktörleri 

Aşağıdaki etkenler varis gelişme riskini artırır:

  • Genetik yatkınlık: Ailede toplardamar hastalığı (ör. varis) öyküsü olması
  • Cinsiyet: Kadınlarda daha sık görülmesi
  • Gebelik: Hamilelik dönemi (artmış basınç ve hormonal etkiler)
  • Obezite: Fazla kilolu olmak
  • Pozisyon: Uzun süre ayakta kalmak veya hareketsiz oturmak zorunda olmak

Varis hastalığı genelde ilerleyici bir seyir izler. 6 evresi olan bu hastalıkta herhangi bir damar görüntüsü olmadan sadece şikayetlerin olduğu evre 1’den, bacaklarda kahverengi cilt rengi değiştiği ve açık yaranın oluştuğu evre 5’e kadar geniş bir yelpazesi vardır. Zamanla damarların belirginleşmesi, damar içi kapakların bozulması ve damar kaçağının ortaya çıkması kısır döngüyü başlatır. Tedavi edilmediğinde yüzeyel tromboflebit veya venöz ülser gibi komplikasyonlar gelişebilir. Neyse ki günümüzde varis tedavisinde oldukça etkili yöntemler bulunmaktadır. Skleroterapi (ilaçla damar kurutma), lazer ve radyofrekans ablasyon gibi ameliyatsız teknikler veya ileri vakalarda cerrahi yöntemlerle varisli damarlar tedavi edilebilir. Böylece ağrı ve kozmetik şikâyetler giderilir, yaşam kalitesi artar.

Kronik Venöz Yetmezlik

Kronik venöz yetmezlik (toplardamar yetmezliği), bacak toplardamarlarındaki kapakçıkların fonksiyonunu yitirmesi sonucunda kanın geri kaçması ve bacak venlerinde göllenme durumudur. Bu kronik durumun sonucunda bacaklarda sürekli şişlik, toplardamar içinde basınç artışı, ciltte koyu renkli pigmentasyon (kahverengi lekelenmeler) ve zamanla cilt altında sertleşme meydana gelir. Hastalar genellikle bacaklarında ağrı, dolgunluk ve yorgunluk hissinden yakınır. Deri değişiklikleri (kuruluk, kaşıntı, egzama benzeri döküntüler) kronik venöz yetmezliğin ilerlediğini gösterir. İleri safhalarda ayak bileği çevresinde iyileşmesi zor yaralar (venöz ülserler) ortaya çıkabilir.

Kronik venöz yetmezlik genellikle varis hastalığı ileri düzeyde olanlarda veya geçirilmiş derin ven trombozu sonrasında (post-trombotik sendrom) görülür. Bu nedenle mevcut varislerin tedavi edilmesi, DVT geçiren hastalarda düzenli kontrol ve önlemler alınması önemlidir. Tedavide basınçlı varis çorapları kullanımı, bacakları gün içinde yükseltme, egzersiz yapma gibi önlemler ilk basamaktır. Altta yatan varislere yönelik girişimler (lazer, cerrahi vb.) ile venöz yetmezliğin etkileri azaltılabilir. Kronik venöz yetmezlik tedavi ve takiple kontrol altına alınarak, hastaların bacaklarında oluşan şişlik ve cilt problemleri iyileştirilebilir, yeni ülser oluşumu engellenebilir.

Derin Ven Trombozu (DVT)

Derin ven trombozu (DVT), derin toplardamarlarda (genellikle bacaklarda, bazen kollarda) kan pıhtısı oluşması durumudur. Oluşan bu pıhtı damarı kısmen veya tamamen tıkayarak bacakta ağrı, hassasiyet, ısı artışı ve şişlik gibi belirtilere yol açabilir.

DVT, kendi başına her zaman ölümcül olmasa da, en büyük tehlikesi pıhtının damar duvarından kopup kan dolaşımıyla akciğerlere taşınmasıdır. Pıhtının akciğer atardamarlarını tıkamasıyla oluşan pulmoner emboli, ani nefes darlığı ve göğüs ağrısına neden olarak hayatı tehdit eden acil bir durumdur.

DVT gelişiminde bazı risk faktörleri rol oynar: Uzun süre hareketsiz kalma (ör. uzun uçak yolculukları veya ameliyat sonrası yatak istirahatı), büyük ameliyatlar, bacak alçıları, gebelik, doğum kontrol hapı veya hormon tedavileri, kan pıhtılaşma bozuklukları ve sigara kullanımı gibi etkenler DVT riskini artırır. DVT şüphesi olduğunda zaman kaybetmeden doktora başvurmak gerekir. Tanı genellikle Doppler ultrason ile konur. Tedavide pıhtının büyümesini engellemek ve akciğere atmasını önlemek için kan sulandırıcı (antikoagülan) ilaçlar kullanılır. Gerekli durumlarda hastaneye yatış ve ileri tedaviler (pıhtıyı eritici ilaçlar veya filtre yerleştirilmesi gibi) uygulanabilir. DVT geçiren hastaların uzun vadede varis çorabı kullanması ve düzenli hekim takibine girmesi, post-trombotik sendrom ve yeni pıhtı oluşumunu engellemek adına önemlidir. Bazı hastalarda pıhtılaşmaya yatkınlığı değerlendirmek için genetik çalışma yapmak gerekebilir.

Yüzeyel Tromboflebit

Yüzeyel tromboflebit, cilde yakın yüzeyel bir toplardamarın içinde pıhtı oluşup damarda iltihaplanma meydana gelmesidir. Genellikle varisli (önceden genişlemiş) yüzeyel damarlarda ortaya çıkar. Etkilenen bölgede ciltte kızarıklık, lokal ısı artışı, ele gelen sert bir şerit şeklinde damarda şişlik ve hassasiyet oluşur. Yüzeyel tromboflebit çoğu vakada kendiliğinden iyleşmeye meyilli, daha hafif bir tablodur; derin toplardamar sistemine geçmediği sürece akciğere pıhtı atma olasılığı düşüktür. Ancak yine de uygun şekilde değerlendirilmesi önemlidir, çünkü bazı durumlarda yüzeyel tromboflebit ilerleyerek derin ven trombozuna dönüşebilir.

Yüzeyel tromboflebit genellikle etkilenen bölgenin istirahati, sıcak kompres uygulaması ve iltihap giderici ağrı kesicilerle (NSAID) tedavi edilir. Pıhtı çok yaygınsa veya derin sisteme yakın bir bölgede ise doktorlar kısa süreli kan sulandırıcı tedavi de önerebilir. Altta yatan varis hastalığı bulunan kişilerde tromboflebit atakları tekrarlayabileceğinden, varislerin tedavisi (lazer, skleroterapi vb.) uzun vadede bu sorunun tekrarını önlemek için önerilir. Yüzeyel tromboflebit, doğru yaklaşımla genellikle birkaç hafta içinde düzelir ve kalıcı bir hasar bırakmaz.

Venöz Ülser (Varis Yarası)

Venöz ülserler, toplardamar hastalıklarının en ileri safhalarından biridir. Bacaklardaki özellikle ayak bileği üstünde bacak iç tarafında ortaya çıkan genellikle ciltte koyu renk değişimlerinin de olduğu cilt yaralarıdır. Bu yaralar, toplardamarlardaki yüksek basınç ve dolaşım bozukluğu nedeniyle cildin hasar görmesi sonucu oluşur. Kronik venöz yetmezlik sonucu cildin kan ve oksijenle beslenmesi bozulduğundan, küçük bir çarpma veya kesik kolayca derin bir yaraya dönüşebilir. Venöz ülserler iyileşmesi güç yaralardır; bazen aylarca açık kalabilir ve iyileşse bile tekrarlama eğilimi gösterir. Yaradan sızan akıntı, kötü koku ve enfeksiyon riski gibi sorunlar hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür.

Varisli hastalarda venöz bacak ülseri gelişme oranı yaklaşık %1 kadardır, ileri yaşla birlikte bu oran artar. Venöz ülserlerin en önemli nedeni uzun süreli varis hastalığı ve venöz yetmezliktir. Bu yaralar genellikle lipodermatoskleroz denilen cilt sertleşmesi ve koyu renkli bir cilt değişikliği zemininde oluşur. Tedavide esas hedef, yaraya neden olan toplardamar hipertansiyonunu azaltmaktır. Basınç bandajları veya varis çorapları kullanılarak bacak toplardamar basıncı düşürülür; düzenli yara bakımı ile enfeksiyon kontrolü ve yaranın kapanması sağlanmaya çalışılır. Ayrıca lazer, radyofrekans gibi yöntemlerle varislerin tedavi edilmesi, yüzeyel damarlardaki kaçakların ortadan kaldırılması venöz ülser tedavisinin önemli bir parçasıdır. Uygun tedaviyle birçoğu iyileşebilen bu yaraların, iyileştikten sonra tekrarlamaması için de hastaların varis tedavilerini yaptırmaları ve önerilen süre boyunca varis çorabı kullanmaları gerekir.

Sonuç

Toplardamar hastalıkları, modern tıptaki gelişmeler sayesinde artık etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Varis, kronik venöz yetmezlik, tromboz, tromboflebit ve venöz ülserler gibi hastalıklar erken tanı konduğunda çok daha kolay kontrol altına alınır. Bacaklarınızda şişlik, ağrı, belirgin damarlar veya iyileşmeyen yaralar fark ediyorsanız bunu göz ardı etmeyin. Unutmayın, küçük bir varis problemi bile zamanla ciddi bir soruna dönüşebilir. Sağlıklı bir yaşam ve konforlu bir gelecek için toplardamar sağlığınıza özen gösterin.

Kliniğimizde toplardamar hastalıklarının tanı ve tedavisi, alanında uzman kalp ve damar cerrahları tarafından, güncel ve yenilikçi yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Siz de belirtileriniz varsa veya risk altında olduğunuzu düşünüyorsanız, gecikmeden randevu alarak uzman değerlendirmesinden geçebilirsiniz. Erken alınacak bir önlem, ileride oluşabilecek büyük sorunları engelleyebilir. Hemen bugün bizimle iletişime geçin – sağlıklı ve ağrısız bacaklar için ilk adımı atın!

Varis Tedavisi - SSS

Varis, toplardamar kapakçıklarının bozulması sonucu kanın geriye kaçması ve damarların genişlemesiyle oluşur. Genetik yatkınlık, uzun süre ayakta durmak, gebelik ve obezite gibi faktörler riski artırır.

Hayır. Endovenöz lazer tedavisi lokal anestezi altında uygulanır ve genellikle ağrısızdır. Hasta aynı gün taburcu edilir.

Akciğer embolisi riski yüksek ama antikoagülan ilaç kullanamayan veya kullanırken emboli gelişen hastalarda, geçici veya kalıcı IVC filtresi yerleştirilerek pıhtının akciğere gitmesi engellenir.

Skleroterapi, varisli damarlara sklerozan madde (iritan ilaç) enjekte edilerek, damarların kapanmasını ve zamanla yok olmasını sağlayan minimal invaziv bir tedavi yöntemidir. Sıvı veya köpük formda uygulanabilir.

Köpük skleroterapide ilaç hava ile karıştırılarak yoğunluk artırılır, böylece daha büyük ve yüzeysel varislerde daha etkili olur. Sıvı skleroterapi ise daha ince damarlar için uygundur.

Hayır. İşlem çok ince iğnelerle yapıldığı için genellikle ağrısız veya minimal rahatsızlıkla geçer. Lokal anestezi gerekmez. Uygulama süresi 15–30 dakikadır.

  • İşlem sonrası kompresyon çorabı giyilmelidir.
  • 24 saat ağır egzersizden kaçınılmalıdır.
  • Güneşlenme ve sıcak banyo önerilmez.
  • İlk hafta hafif yürüyüşler teşvik edilir.

Tedavi edilen damarlar bir daha geri gelmez; ancak kişi yeni varis oluşturmaya yatkınsa yeni damarlar zamanla gelişebilir. Düzenli takip ve yaşam tarzı değişiklikleri önerilir.

  • Aktif DVT (derin ven trombozu) olanlar
  • Hamileler
  • Sklerozan maddeye alerjisi olanlar
  • Ciddi arteriyel dolaşım bozukluğu olan hastalar
  • Bu durumlarda alternatif tedavi seçenekleri değerlendirilmelidir.

Varis tedavisinde toplardamar tonusunu artıran ve mikrodolaşımı destekleyen ilaçlar kullanılır. En sık tercih edilenler:

  • Diosmin + Hesperidin kombinasyonları
  • Rutosid ve benzeri flavonoidler
  • At kestanesi ekstresi (escin)

Bu ilaçlar varisin ilerlemesini durdurmaz ama şikayetleri hafifletebilir.

Kişiye özel varis tedavisi, hastanın damar yapısına, yaşam tarzına ve estetik beklentilerine göre lazer, köpük, skleroterapi, miniflebektomi gibi tekniklerin bir arada planlanmasıdır. “Tek yöntem herkese uygun değildir” yaklaşımıyla kişiye özgü algoritma hazırlanır.

Hayır. Varis, damar tıkanıklığı ve yara gibi sorunlarda ilaç tedavisi destekleyici niteliktedir. Fizik tedavi, yaşam tarzı değişiklikleri, cerrahi ya da girişimsel işlemlerle kombine edilmelidir.

Tedavi planı genellikle renkli doppler ultrasonografi, muayene bulguları ve hasta beklentilerine göre belirlenir. Yüzeyel varis, retiküler damar, kılcal damar veya perforan yetmezlik gibi farklı yapılar farklı yöntemleri gerektirir.

CLACS (Cryo-Laser & Cryo-Sclerotherapy), soğuk hava (cryo) eşliğinde lazer ve ultra ince iğnelerle skleroterapi uygulamasının birleştirildiği modern bir tekniktir. Özellikle ince kılcal damarlar ve estetik amaçlı tedavilerde kullanılır.

Estetik olarak bacaklarında ince mor/kırmızı damar görünümünden şikayetçi olan, ancak büyük çaplı varisi olmayan bireylerde idealdir. Cilt tipi, damar kalınlığı ve renk haritası göz önünde bulundurularak uygulanır.

Hayır. Soğuk hava uygulaması sayesinde ağrı minimal düzeydedir. İğne batması hissi dışında ciddi bir rahatsızlık oluşmaz. Seanslar genellikle kısa sürer.

  • Güneşten korunmak (özellikle açık tenli bireylerde).
  • Kompresyon çorabı kullanımı (gerekiyorsa).
  • İlk 24 saat ağır egzersiz ve sauna gibi sıcak ortamlardan kaçınmak.
  • Ciltte geçici kızarıklık ve damar üzerinde hafif kabarıklık normaldir.
  • Zencefil, sarımsak, soğan
  • Kırmızı pancar (nitrik oksit artırıcı etkisiyle)
  • Koyu yeşil yapraklı sebzeler (folik asit ve nitrat içerir)
  • Kakao ve bitter çikolata (yüzde 70 ve üzeri)
  • Zerdeçal (anti-inflamatuar özellikli)

Hayır. Beslenme, tedaviyi destekleyici bir unsurdur ama tek başına yeterli değildir. Özellikle damar tıkanıklığı, ülserli yara veya ileri düzey varis gibi durumlarda hekiminizin önerdiği tıbbi veya girişimsel tedaviler önceliklidir.

Egzersiz, kan dolaşımını artırır, bacak kas pompasını çalıştırır, damar içi basıncı dengeler. Özellikle tempolu yürüyüş, bisiklet, su içi egzersizler, varis ve damar tıkanıklığında önerilir.

Sigara, damar duvarına zarar verir, pıhtılaşmayı artırır ve damarların daralmasına neden olur. Periferik arter hastalığı, kronik yara ve amputasyon riskini artırır. Tedavi başarısını ciddi şekilde azaltır.

  • 30 dakikada bir kısa yürüyüş veya esneme
  • Bacaklara soğuk su ile duş yapmak (venöz tonusu artırır)
  • İş sonrası 15–20 dakika bacakları yukarı kaldırarak dinlenmek
  • Günlük kompresyon çorabı kullanımı
  • Her saat başı kalkıp birkaç dakika yürüyün
  • Ayak bileği egzersizleri yapın (yukarı-aşağı hareketler)
  • Ayak altına 10–15 cm’lik destek koyarak bacak pozisyonunu düzeltin
  • Masa altında bacak bacak üstüne atmaktan kaçının
  • Lif açısından zengin sebze ve meyveler
  • Antioksidanlar içeren koyu renkli gıdalar (yaban mersini, nar, kırmızı üzüm)
  • Omega-3 yağ asitleri (ceviz, keten tohumu, balık)
  • Tuz ve doymuş yağ tüketimini sınırlamak
  • Günlük yeterli su tüketimi (en az 2 litre)

Evet. Kabızlık karın içi basıncı artırarak bacak toplardamarlarını zorlar. Bol su içmek, lifli gıdalarla beslenmek (kepekli ürünler, sebzeler, meyveler) ve düzenli hareket kabızlığı önleyerek varisleri hafifletebilir.

  • Uzun süre ayakta durmaktan veya oturmaktan kaçının.
  • Bacakları yukarı kaldırarak dinlenin.
  • Kompresyon çorabı düzenli kullanın.
  • Düzenli yürüyüş, yüzme gibi bacak kaslarını çalıştıran egzersizler yapın.

Lazer ya da köpükle yapılan varis tedavilerinden sonra ilk hafta içinde kontrol, ardından 1. ay ve 3. ayda tekrar kontrol önerilir. Kronik yaralar için haftalık takipler planlanır.

Köpük tedavisi, varisli damara özel bir sklerozan madde enjekte edilerek damar duvarlarının birbirine yapışmasını sağlar. İşlem kısa sürer ve ayaktan yapılır.

Açık ameliyat klasik cerrahi yöntemle damarın çıkarılmasıdır. Lazer tedavisi ise minimal invazivdir; daha az ağrı, daha hızlı iyileşme ve estetik açıdan avantaj sunar.

Kompresyon çorabı, bacaklara dıştan kontrollü basınç uygulayarak kan dolaşımını hızlandıran, ödemi azaltan medikal bir üründür. Özellikle varis, venöz yetmezlik, DVT ve lenfödem tedavisinde kullanılır.

Varis, venöz yetmezlik ve lenfödem hastalarına önerilir. Ameliyat sonrası ödem kontrolü için de kullanılır. Uygun basınç ve ölçüyle seçilmelidir.

Kompresyon çorapları genellikle Class 1–4 arasında sınıflandırılır:

Class 1: Hafif varis ve önlem amaçlı (15–20 mmHg)

Class 2: Orta düzey varis ve ödem (20–30 mmHg)

Class 3: Şiddetli venöz yetmezlik (30–40 mmHg)

Class 4: Lenfödem ve ciddi ödem (40 mmHg üzeri)

Sabah kalkar kalkmaz, bacaklarda ödem oluşmadan önce giyilmelidir. Uygun ölçüde, hekim veya hemşire yardımıyla seçilmelidir. Uyurken çıkarılır.

Çok katlı kompresyon bandajı, farklı materyallerin (pamuk örtü, kısa-uzun gerim bandaj) kat kat uygulanmasıyla dıştan sabit, içten dinamik basınç sağlayan tedavi şeklidir. Venöz ülser ve lenfödem için altın standarttır.

Bandaj, aktif tedavi döneminde kullanılırken; çorap genellikle idame tedavi ve koruma içindir. Bandaj, basıncı daha hedefli ve ayarlanabilir şekilde uygulama avantajı sunar.

Uygunsuz uygulanırsa morarma, ciltte tahriş, dolaşım bozukluğu gibi sorunlara yol açabilir. Bu yüzden profesyonelce ölçülmeli ve uygulanmalıdır.